Muhteşem bir Camargue malikanesi olan “la Salicorne” un sahibi Simon, oğullarının kaza sonucu ölümü sonucu parçalanmış bir çift olan eşi Clara ile birlikte olur. Bir sevgilisi var, bir metresi var: Malikanede çalışan Sara. Simon öldüğünde, emekli bir binici olur ... "Salicorne" u kullanmakta, Clara'yı uzaklaştırmakta tereddüt eder. Eski rakipler arasında bir bağ kurulur .

Jean, yani yönetmenin bizzat kendisi biseksüel bir sinemacıdır. Bir yandan gepegenç Laura'yla derin bir aşk yaşar, diğer yandan da kendi cinsine duyduğu ilgiyi Samy ile tatmin eder. Günün birinde HIV virüsü taşıdığını öğrenir fakat yaşam tarzında bir değişiklik yapma gereği duymaz. Laura'ya AIDS olduğunu açıklamaksızın ve korunmaksızın ilişkisini sürdürürken, Samy ile de birlikte olmaya devam eder.Öleceği gerçeği ile başa çıkmaya çalışan adam için yanına kimleri katacağı, o kimselerin böyle bir seyahata çıkmak isteyip istemeyecekleri pek üzerinde düşünülecek konular değildir anlayacağınız.

Kocaman bir kalp. Kocaman bir mide. Ve kocaman bir bela! İsmi Beethoven olan küçük bir köpek yavrusu, başlarına geleceklerden habersiz olan Newton ailesi ile birlikte yaşamaya başlar

Bir fotoğrafçı kuzenini bulmak için Fransa'ya gider. Oraya vardığında ihtiyacı olanlarla tanışamadı, ancak bir Fransız kız tarafından kalmasına izin verildi. Ve bu yüzden en popüler üç kat.

Sarışın ve esnek Buffy birçok lisede rastlayabileceğiniz tipik bir amigodur. Hayatı esrarengiz bir adamın hayatına girip ona kader tarafından vampirlerle savaşması için seçildiğine inandırmasıyla değişir. Romantik bir asinin yardımlarıyla Buffy kısa sürede gecelerini Los Angeles'ı, Vampirler Kralı Lothos, yardımcısı Lefty ve kararlı kan içici çetelesinden korumakla geçirmeye başlar.

Dul bir kadın herşeyi geride bırakır ve bulunduğu ülkeden gider.Kısa bir süre otelde çalışır. Burada fuhuş için giden bir grup genç kızla birlikte Makao'ya gitmeye karar verir.

Bilimkurgu yazarı TT Boy ve Eş Tonisha Mills en iyi şekilde perili çıkıyor bir evde yeni kiracılar vardır. TT ne diye yazıyor ondan önce hayat buluyor olduğunu keşfeder. O değil mi duvarları içinde ruhlu ruhları için bir piyon aslında bilerek, bir güç harnessed düşünüyor. TT onun daktiloda fantezilerini dışarı çekiç gibi, o üst katta meşgul eşi tutmak için "Nötron Man" çağrıştırıyor. Sonra iki ile, kendi bir rüya örgüleri "Neptün gelen nimf." O diğer güçler devreye altında olduğunu anlar dek TT ... bir top yaşıyor.

Bir polis olan David Cole, evli olduğu karısı Joanna’nin yasak ilişkilerini gizlice seyretmekte ve bundan büyük hırs almaktadır. Güzel Joanna’nın erkekler ve kadınlarla olan yatak maceraları giderek tam bir duyguya dönüşmektedir. Ancak bir süre sonra her şey ters gitmeye başlar. Çünkü kocasının kaydettiği kasetlerden birinde bir politikacıyla ilişkisi vardır ve o kaset çalınır.

Sneakers Bir hırsız, bir casus, bir kaçak, bir serseri, bir piyano öğretmeni. Şifreciler Bilgisayar uzmanı Martin Bishop (Robert Redford) aralarında eski bir CIA çalışanı (Sydney Poitier), bir teknoloji uzmanı (Dan Ayroyd), genç bir dahi (River Phoenix) ve kör bir ses uzmanı (David Strathairn) olan bir ekibin başındadır. Bu ekip düzenli olarak şirketlerin güvenlik sistemlerini test etmek için kiralanan bir grup hackerdır. Ancak bir gün Bishop’un geçmişinden gelen bir devlet görevlisi ona şantaj yapar ve ekibi gizemli bir kara kutuyu çalmaya zorlar. Kara kutuyu ele geçiren ekip, şaşırtıcı bir keşif yapar : Bu alet, dünya üzerindeki her türlü güvenlik sistemini çökertebilmektedir. Ve dünyanın her yerinden birçok karanlık güç, bu kutu için her şeyi göze atmaya hazırdır.

Kısa bir uyku, yorgun analist Nick Halloway'i yeniden doğmuş gibi yapacaktır. Fakat bunun yerine başka yere gitmiş olarak uyanır. Nükleer bir kaza sonucu Nick, görünmez adam olmuştur. Kısa sürede Nick, görünmez olmanın avantajlarını kullanmaya başlar. Bu özellik onun başını belaya sokan ajanlara karşı casusluk yapmasını kolaylaştırır. Bu arada belgesel film yapımcısı olan hoş bir kızı, daha önceden hiç kimsenin başaramadığı bir şekilde etkilemeyi başarır. Ama her şeyden önce Nick, moleküllerini geri istemektedir.

Gecenin ortasında tek başına, küçük Léo, hatıralar, düşler ve kâbuslar sandığını açar. Diline doladığı temel mantık, 'Hayal ediyorum, demek ki yokum'dur. İlginçlikle delilik arasında bir yerde duran ailesiyle kuşatılmış Léo, kendi hayaller girdabının hem efendisi hem de kurbanı olarak bir düşler ve takıntılar dünyasına kaçar. Düş dünyasında, güneşin ya da muzır bir Sicilyalı köylünün spermini taşıyan bir domatesin oğlu olduğundan emin, kendisine Léolo adını takar.

1920'li yılların sonunda Hindiçin'de yaşayan Fransız bir genç kız, bir gün vapurda giderken çok zengin bir Çinli işadamının dikkatini çeker. Onu arabasına alan adamla daha sonra ilişkiye girecek olan genç kız için de, adam için de bundan sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktır. İkisi de böyle bir ilişkinin tamir edilemez hasarlar yaratabileceğinin farkındadır.